O ADAM


        Onsekiz yaşındaydı ve üniversite sınavlarını kazanamamıştı.Sinava çok hazırlanmadığı için   babasının  çok büyük tepkisini almıştı.  Uzun süren  kavgalardan sonra babasıyla ipleri koparıp,  evi terk etmisti. Buna çok öfkelenen baba, evde onun adının bile geçmesini yasaklamıştı.
       Anne her gece evi terk eden oğlunun yatağına oturup yastığını koklayarak uyuyordu. “Oğlumu özledim, ne olur gidip arayalım, bulup getirelim” dese de, baba geri adım atmıyordu.Aradan iki yıl geçmişti. Oğlunun doğum günü o yıl Babalar günü ile aynı güne denk gelmişti. Annenin ağlamaklı halini görünce dayanamadı baba “Şu adrese git, oğlunu gör” dedi. Ve ekledi, “Adresi benim verdiğimi söyleme !” Ogluna siniri hala geçmemişti . Birkaç şey daha söyledi ama anne duymuyordu bile, aklında bir tek adres kalmıştı. Anne sevinçten uçuyordu.
      Hemen hazırlandı yola koyuldu. Şehrin karşı yakasındaydı, babanın verdiği adres. Gittiği adres bir tamirhaneydi.
     Annelik icgudusuyle, Oğlunun kirli tulumu,  yağlı  elleri ve kapkara  yüzünü  görünce  kendini tutamayıp hıçkıra hıçkıra ağladı . Bir süre ıslak gözlerle dükkanın karşısından izledi ve  sonra oğluna doğru yaklaşmaya başladı. İki yıl boyunca kendisini arayıp sormayan ailesini unutan delikanlı aniden annesini karşısında görünce önce şaşırdı, sonra koşup sarıldı annesine. Babası hariç herkesi soruyordu, “o nasıl, bu nasıl,” diyerek. Ve sonunda “O adam nasıl, hala aksi ve anlayışsız mı?” diye sordu annesine.Anne cevapsız bıraktı bu soruyu. “Hadi oğlum gel eve gidelim” dedi. “Hayır anne, ben böyle iyiyim. O adamla tekrar aynı evde yaşayamam” dedi ve dükkana doğru yürümeye başladı.
      Arkasından bir süre bakakalan anne hazırladığı pastayı oğluna vermek için seslendi. Delikanlı pastayı alırken annesine “Anne ne olur ısrar etme,gelmeyeceğim. Bir gün bile merak edip arayıp sormayan bir adamla aynı evde yaşayamam ben” dedi. Anne boynu bükük halde oğlunun yanından ayrılmaya hazırlanırken “Peki oğlum sen bilirsin. Anlaşılan çok kararlısın, gelmeyeceksin. Ama baban şu zarfı sana gonderdi , istersen aç oku dedi . Okumam ben o adamin mektubunu dedi, ama mektubu kirli tulumunun  önündeki cebe koydu.
       Akşam dayanamadı ve açtı mektubu. Bu kez çocuk donakalmıştı.Mektupta " son bir aydır arkadaşlık ettiğin çocuktan uzak dur, o çocuk sana zarar verecek. Önceki arkadaşınla barış” yazıyordu.
          Annesi eve  daha da üzüntülü  bir şekilde dönmüştü.Baba akşam eve gelince   sitem etti, “Madem biliyordun nerde olduğunu neden benden sakladın? O yüzden rahattın demek? ”
      Hep ters ,acımasız  ve  aksi görünen baba yutkundu ve gözlerinden iki damla yaş akıverdi. “O benim canımdır, canım” dedi. “Ne zamandir biliyordun? ” diye sordu anne. “Gittiği günden itibaren  biliyorum.Bazen öğle   molalarında ne yiyip ne içiyor diye gider uzaktan izlerdim. Bazen akşamları eve  geç gelirdim ya hani, sen beni kahvede sanırdın, işte o zamanlarda da ne yapıyor kimlerle takılıyor diye takip ederdim.”
     Karı koca bir birlerine sarılıp ağlarken kapı çalmıştı. Elleriyle gözlerini silerek kapıyı açmaya gitti anne. Annesinin kendisine yaptığı pastadan daha büyük bir pasta ve hediye paketi ile içeri girdi delikanlı.Koşarak babasına sarıldı.
“Babalar günün kutlu olsun babam.”

Delikanlı anlamıştı. Kendisine hiç bakmadığını düşündüğü babasının, aslında gözünü hiç üzerinden ayırmadığını….!!! Babalar kızar bağırır ama hep evlatların iyiliği içindir ; evlatlar çocukken bunu anlayamaz.
Fakat bir gün onlar da Anne Baba olunca anlarlar Babanın kıymetini..!

Babam ,  babalar günün kutlu olsun...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar