BİR LİMANDAKİ İKİ OLAĞANDIŞI ADAM
Sokrates öncesi filozofların en önemlilerinden biri Miletli Tales 'tir. Tales Sümerlilerin Tarkullu hipotezini biliyor ve inanıyordu. Yaklasik 2500 senedir kabul goren bir hipotezdi bu Tarkullu hipotezi. Bu hipoteze göre; Okyanus (Okeanus) içinde dünya, dünyanın üzerinde gökyüzü ve dünyanın altında yeraltı var. Hipotez Sümerlerde rahiplerin elindeki bir bilgidir. Bu tamamen rahiplerin hegomonyasinda ve kimsenin tartışamasina da imkân vermiyorlardı. Tales Sümerlerin Tarkullu hipotezini kendine örnek alıp dunyadaki herşeyin "Su" kaynakli olduguna inaniyordu. Ancak inançtan çok Tales , bunun ispatlanması gereken bir kavram olduğuna inanıyordu.
Anaksimandros; Talesin öğrencisi diye bilinir. Tales ile Anaksimandros'un, yaklaşık 2500 sene önce Sümerli rahiplerin ortaya attığı ve tartışılamayan "Tarkullu hipotezini" tartışmaları bilim felsefecileri tarafından pozitif bilimin ilk tartışması olarak tanımlanmıştır .
Tales herşeyin kaynağının "su", dünyanın da bu suyun yani okenaus'un üzerinde olduğu fikrini söylüyordu. Buna karşı Anaksimandros'a "karşıt fikrin var mı?" diye soruyordu. Bilim felsefecilerine göre pozitif bilim bu anda başlıyordu. Anaksimandros, hocası Tales'e bu fikre şiddetli karşı çıktığını ifade ediyor ve Tales'e "Peki dünyayı tutan suyu ne tutuyor? Tamam onu tutanı ne tutuyor? Bu böyle uzar gider diyor. Ve Tales'in hipotezinin yanlışlığını ispat etmiştir artık Anaksimandros. Peki senin fikrin ne? diye sorar Tales. Cevabı çok ilginçti Anaksimandros'un: "Dünya boşlukta duruyor" diye cevap veriyor. Tarihte ilk defa dünyanın bulunduğu yer konusunda doğruya en yakın açıklama yapılmış olmuştu bu ifade. Bu sözün söylendiği tarihin M.Ö.580'ler civarı olduğu tarihçiler tarafından tespit edilmiştir.
Anaksimandros dünyanın bire üç oraninda bir davul gibi ve boşlukta olduğunu söyleyerek olayı biraz daha derinleştirmiştir. Biz davulun bir yüzünde yaşıyoruz. Diğer yüzünde başka insanlar yaşıyor diye açıklamalarının da olduğu bilinmektedir. Çizdiği haritada Avrupa, Asya ve Afrikanın bir kısmının aynı tarafta olduğunu söylüyor.
Anaksimandros bunu söylüyor ama bu bilgilerin kaynağını kimse bilmiyor ama bir şey biliyoruz; O da bu bilgilerin, üstadın hayali olmadığıdır. Bu bilgiyi bize veren tarihçiler bunun açıklanmasını şöyle izah ediyorlar; Tales ve Anaksimandros Milet limanında yaşadılar . Milet limanı Akdenizin ticaret merkezi. Bu limana gelip giden gemi ve gemici sayısı sayılamayacak kadar çok olarak bilinmektedir. Dolayısıyla limana gelen gemilerin mürettebatından alınan etraf ile ilgili bilgiler, Milet'te toplumun hafızasına kazınıyor. Yani Miletliler çevre coğrafyaya çok hakim bir toplum haline gelmişlerdir. Bu bilgilerin analizlerini yapan Anaksimandros kafasındaki dünya haritasını çizmiştir. Sonrasında çizdiği bu haritayı Milet limanına asıyor ve kaptanlara farklı düşünen varsa yazsın diyor. İşte bu olay da Anaksimandros'un bilimselliğe verdiği önemi anlatmaya yeterlidir. Bunu yaparak kavramların varsa yanlışlığını ispat etme isteği, Anaksimandros'un bilimin başlangıcındaki felsefesini ortaya koyuyor.
Tarkullu haritasını ortaya atan Sümerli rahipler suyun üzerindeki dünyayı tarifler ama Anaksimandros dünya boşlukta demistir. Peki gökyüzündekiler nedir diye soranlara ; boşlukta gezen dünyanın etrafında sisle kaplı bir alan bulumaktadır. Bu sisli alanın içinde borulardan oluşan sistemlerin olduğu, bu borularda ateş olduğu ve boruların ucundaki delikten çıkan ateşin ışıklarının ay, yıldız ve güneş olduğunu söylüyor . Bununda yıldız sistemleri olarak ileride açıklanacak olan bilginin ilk hali olduğu söylenmektedir.
Anaksimandros'un dünyanın şekli ile ilgili son ilginç kuramı; dünyanın düz değil hafif eğik durması gerektiğini, bunu da güneşin ve yıldızların hareketine bakınca anladığını söylüyor. Dolayısıyla eliptik düzenin varlığına işaret ediyor.
Kendi döneminden 2500 sene önce Sümerli rahiplerin ortaya attığı Tarkullu hipotezini kabul eden bir dünyada yaşayan Anaksimandros, kendisinden 2500 sene sonra kabul edilen bilimsel verilerin başlangıcı olduğu kabul edilen kavramları nasıl ortaya atıyor?
Anaksimandros'un ve doğal olarak bilimselliğin başarısı; Etrafını mükemmel bir açıyla gözlemleyip varolan bilgilerin doğruluğunu değil yanlış olabileceği noktaları ispat etmeye çalışmasıdır.
Sokrates öncesi filozofların en önemlilerinden biri Miletli Tales 'tir. Tales Sümerlilerin Tarkullu hipotezini biliyor ve inanıyordu. Yaklasik 2500 senedir kabul goren bir hipotezdi bu Tarkullu hipotezi. Bu hipoteze göre; Okyanus (Okeanus) içinde dünya, dünyanın üzerinde gökyüzü ve dünyanın altında yeraltı var. Hipotez Sümerlerde rahiplerin elindeki bir bilgidir. Bu tamamen rahiplerin hegomonyasinda ve kimsenin tartışamasina da imkân vermiyorlardı. Tales Sümerlerin Tarkullu hipotezini kendine örnek alıp dunyadaki herşeyin "Su" kaynakli olduguna inaniyordu. Ancak inançtan çok Tales , bunun ispatlanması gereken bir kavram olduğuna inanıyordu.
Anaksimandros; Talesin öğrencisi diye bilinir. Tales ile Anaksimandros'un, yaklaşık 2500 sene önce Sümerli rahiplerin ortaya attığı ve tartışılamayan "Tarkullu hipotezini" tartışmaları bilim felsefecileri tarafından pozitif bilimin ilk tartışması olarak tanımlanmıştır .
Tales herşeyin kaynağının "su", dünyanın da bu suyun yani okenaus'un üzerinde olduğu fikrini söylüyordu. Buna karşı Anaksimandros'a "karşıt fikrin var mı?" diye soruyordu. Bilim felsefecilerine göre pozitif bilim bu anda başlıyordu. Anaksimandros, hocası Tales'e bu fikre şiddetli karşı çıktığını ifade ediyor ve Tales'e "Peki dünyayı tutan suyu ne tutuyor? Tamam onu tutanı ne tutuyor? Bu böyle uzar gider diyor. Ve Tales'in hipotezinin yanlışlığını ispat etmiştir artık Anaksimandros. Peki senin fikrin ne? diye sorar Tales. Cevabı çok ilginçti Anaksimandros'un: "Dünya boşlukta duruyor" diye cevap veriyor. Tarihte ilk defa dünyanın bulunduğu yer konusunda doğruya en yakın açıklama yapılmış olmuştu bu ifade. Bu sözün söylendiği tarihin M.Ö.580'ler civarı olduğu tarihçiler tarafından tespit edilmiştir.
Anaksimandros dünyanın bire üç oraninda bir davul gibi ve boşlukta olduğunu söyleyerek olayı biraz daha derinleştirmiştir. Biz davulun bir yüzünde yaşıyoruz. Diğer yüzünde başka insanlar yaşıyor diye açıklamalarının da olduğu bilinmektedir. Çizdiği haritada Avrupa, Asya ve Afrikanın bir kısmının aynı tarafta olduğunu söylüyor.
Anaksimandros bunu söylüyor ama bu bilgilerin kaynağını kimse bilmiyor ama bir şey biliyoruz; O da bu bilgilerin, üstadın hayali olmadığıdır. Bu bilgiyi bize veren tarihçiler bunun açıklanmasını şöyle izah ediyorlar; Tales ve Anaksimandros Milet limanında yaşadılar . Milet limanı Akdenizin ticaret merkezi. Bu limana gelip giden gemi ve gemici sayısı sayılamayacak kadar çok olarak bilinmektedir. Dolayısıyla limana gelen gemilerin mürettebatından alınan etraf ile ilgili bilgiler, Milet'te toplumun hafızasına kazınıyor. Yani Miletliler çevre coğrafyaya çok hakim bir toplum haline gelmişlerdir. Bu bilgilerin analizlerini yapan Anaksimandros kafasındaki dünya haritasını çizmiştir. Sonrasında çizdiği bu haritayı Milet limanına asıyor ve kaptanlara farklı düşünen varsa yazsın diyor. İşte bu olay da Anaksimandros'un bilimselliğe verdiği önemi anlatmaya yeterlidir. Bunu yaparak kavramların varsa yanlışlığını ispat etme isteği, Anaksimandros'un bilimin başlangıcındaki felsefesini ortaya koyuyor.
Tarkullu haritasını ortaya atan Sümerli rahipler suyun üzerindeki dünyayı tarifler ama Anaksimandros dünya boşlukta demistir. Peki gökyüzündekiler nedir diye soranlara ; boşlukta gezen dünyanın etrafında sisle kaplı bir alan bulumaktadır. Bu sisli alanın içinde borulardan oluşan sistemlerin olduğu, bu borularda ateş olduğu ve boruların ucundaki delikten çıkan ateşin ışıklarının ay, yıldız ve güneş olduğunu söylüyor . Bununda yıldız sistemleri olarak ileride açıklanacak olan bilginin ilk hali olduğu söylenmektedir.
Anaksimandros'un dünyanın şekli ile ilgili son ilginç kuramı; dünyanın düz değil hafif eğik durması gerektiğini, bunu da güneşin ve yıldızların hareketine bakınca anladığını söylüyor. Dolayısıyla eliptik düzenin varlığına işaret ediyor.
Kendi döneminden 2500 sene önce Sümerli rahiplerin ortaya attığı Tarkullu hipotezini kabul eden bir dünyada yaşayan Anaksimandros, kendisinden 2500 sene sonra kabul edilen bilimsel verilerin başlangıcı olduğu kabul edilen kavramları nasıl ortaya atıyor?
Anaksimandros'un ve doğal olarak bilimselliğin başarısı; Etrafını mükemmel bir açıyla gözlemleyip varolan bilgilerin doğruluğunu değil yanlış olabileceği noktaları ispat etmeye çalışmasıdır.
Okurken çok keyif aldım ve eklemek istedim ben de naçizane :)
YanıtlaSilMilet Okulu'nun, bu ilk doğa felsefesi çığrının üçüncü ve sonuncu düşünürü olarak da Anaximenes gösterilir. Anaximandros'un öğrencisidir.
Anaximenes de arkhe sorunu üzerinde durur; o da, Anaximandros gibi ana maddenin, bu varlık temelinin birlikli ve sonsuz olması gerektiğini söyler. Ama bu sonsuz şeyi, o da Thales gibi belirli bir şeyle bir tutar: Ona göre ilkmadde havadır. Hava, sonsuz bir hava denizi olarak evreni kuşatır ve yer de bu hava denizinde düz bir tepsi gibi yüzer.
Anaximenes'in iki anlayışı var ki felsefeye iki yeni görüş olarak girip yerleşmişlerdir.
1. Anaximenes: "bir hava (soluk) olan ruhumuz -psykhe- bizi nasıl ayakta tutuyorsa, bunun gibi, bütün evreni (kosmos) de soluk ve hava sarıp tutar" diyor. Böylece, ruh kavramı felsefede ilk defa olarak ortaya çıkmış oluyor. Burada ruh, insanın canlı vücudunu ayakta tutan, daha doğrusu bir arada tutan, onu canlı kılan, onun cansız bir yığın olarak dağılmasını önleyen "şey"dir; burada ruh, yaşam diye, canlı vücudu cansızdan ayıran diye anlaşılıyor ve soluk ile bir tutulduğu için, maddi bir şey olarak düşünülüyor. Nasıl hava –soluk- olan ruh, insanın vücudunu cansız bir madde olarak dağılmaktan koruyorsa, bunun gibi hava da evrenin bütününü, onun düzenini ayakta tutar. Hava; canlı, canlandıran şey, etkin olan bir ilkedir. Onun bu canlılığı, etkinliği olmasaydı, evren, sadece, ölüm, dağılan bir yığın olurdu; boyuna yeni biçimler alan, kendini canlı olarak değiştiren, yaratıcı bir varlık olmazdı.
2. Anaximenes, ana maddenin canlı olması gerektiğini düşünmekle, "madde" kavramının belirlenmesine doğru önemli bir adım atmış oluyordu. Anaximenes, havayı hayatın ve ruhun asıl maddesi saymakla genel olarak madde kavramı da kendisinde bir şeyler olan, bir şeyler geçen, madde kavramı belirmiş, bununla da bu maddede olup bitenler üzerinde, maddedeki süreç üzerinde bir düşünmeye yol açmış oluyordu. Gerçekten Anaximenes, bu soru üzerinde durup düşünmüştür. Kendi kendisiyle, aynı kalıp değişmeyen, bununla birlikte bir yığın kılığa giren ana maddedeki bu süreç, bu değişme nasıl oluyor? Anaximenes'in öğrettiğine göre: Hava, yoğunlaşma ve gevşemesiyle çeşitli nesnelere dönüşür. Genişlemesi ve gevşemesiyle ateş olur; yoğunlaşmasıyla rüzgarlar, bulutlar meydana gelir: Bulutlardan su, sudan toprak, yüksek bir yoğunlaşma derecesinde de taşlar meydana gelir. Böylece, ateş, sıvı ve katı–maddenin bu üç ana biçimi- özü bakımından hep kendisiyle aynı kalan tek birana maddenin çeşitli yoğunlaşma ve gevşeme evrelerinden başka bir şey değildir.
Ayrıca Anaximenes, Milet Okulu'nun son filozofudur.